Prof. Dr. Bülent Yılmaz: İnsan Hakları: „İnsanız, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!“


Trevor Cole_1
 
 
 
 
 

TÜRKİYE – ANKARA

 
 

Hacettepe Üniversitesi

 

Prof. Dr. Bülent Yılmaz

 
 
 
prof dr bülent yılmaz_2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Prof. Dr. Bülent Yılmaz

Ankara – 24 Ekim 2022

 
 
 
 

İnsan Hakları:

 

“İnsanız, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”

 
 

Hayır, bu bir slogan değil; en azından burada, başlık olarak o niyetle yazılmadı.

Televizyondaki haberlerde bir vatandaş kendisiyle röportaj yapan gazeteciye şöyle söylüyordu: “İnsanız, insanca yaşamak istiyoruz! Bu bizim hakkımız!” Bu cümleler, aslında, “insan hakları” kavramının felsefi temeline ışık tutan, bu kavramı özetleyen ifadelerdir. O kişi, bunu sadece ekonomik bağlamda söylemiş olsa da, insan hakları kavramı kabaca böyle açıklanabilir. İnsan olabilmemiz, insanca yaşayabilmemiz için sahip olmamız gereken haklardır insan hakları. Daha açık deyişle, insan hakları, insan olmamızı sağlayan gereklilik ve koşullara ilişkin istemlerimiz, taleplerimizdir. İnsan hakları, insan olma haklarımızdır. Çok kabaca söylemek gerekirse, insan hakları olmadan insan olamayız, insanca yaşayamayız.

Böyle bakıldığında, insan hakları, evet bir yanıyla öyle olmasına karşın, sadece siyasal ve ideolojik zeminde tartışılabilecek bir konu gibi görünmemektedir. En başta, konunun felsefi içeriği konuşulmalı ve anlaşılmalıdır. İnsan haklarının ne anlama geldiği, neden önemli olduğu, nereden kaynaklandığı, bu hakların neler olduğu, insanın neden bu haklara sahip olması gerektiği ve elbette insanın ne olduğu gibi soruları içeren felsefi temel çok önemlidir.

Kuşkusuz, insan hakları, içinde bulunduğumuz çağda insanlığın çektiği acılar, yaşadığı savaşlar, göçler, açlık, yoksulluk, eşitsizlik, terör gibi evrensel sorunlar çerçevesinde düşünülmesi gereken bir kavramdır.

Çok zor olduğunun farkındayım ama konuyu, okuduğum ve sözcüğün tam anlamıyla doyurucu olan iki kaynaktan (Tepe, 2018 ve Kuçuradi, 2008) altını çizdiğim, yararlandığım, alıntıladığım ifadeler çerçevesinde irdelemeye ve tartışmaya çalışacağım.

Yeniden ve kısaca tanımlayarak başlayabiliriz.

İnsan hakları, insan olabilmemizi, insanca yaşayabilmemizi sağlayacak gereklilikler ve zorunlu koşullar, bu gereklilik ve koşullara ilişkin istemler ve haklardır.

İnsan hakları insandan yola çıktığı, insanı temel aldığı için doğal olarak bir insan anlayışına dayanmak, “insan nedir?” sorusundan ve bir insan tanımından yola çıkmak durumundadır.

İnsan hakları anlayışı, insanı “değerli” ya da aynı anlama gelmek üzere “onurlu” bir varlık olarak görür, bu kabulden kök alır. İnsanın değeri ya da onuru, onun diğer canlılarda bulunmayan, kendine özgü özellikler ve olanaklar varlığı olmasından kaynaklanır. Bilim, teknoloji, sanat, hukuk, felsefe gibi kültür alanlarında somut ürünler veren; adalet, eşitlik ve özgürlük gibi etik değerleri olan, bu değerlerle yaşayan varlıktır o. Bu ürünler ve değerler, aynı zamanda, yansımalarını ve sonuçlarını hayatımızda gördüğümüz ve yaşadığımız insanın kendine özgü özellik ve olanaklarından kaynaklanan başarılarıdır. Bu özellik ve olanakları insanı onurlu kılar. Bir başka deyişle, insanın onuru/değeri, onun kendine özgü özellikler ve olanaklar varlığı olmasından gelir. Bu durumda insanın bu değerinin/onurunun korunması gerekir. Çünkü değerli olan her şey korunur, korunmalıdır. İşte, insan hakları, insanın sözü edilen değerini/onurunu koruyan haklar, bu hakları dile getiren etik ilkelerdir.

Hemen birkaç belirlemede bulunalım:

İnsan hakları, kişinin sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu haklardır.

İnsan hakları meselesi, insan onuru, insanın onurunu/değerini koruma meselesidir.

İnsan hakları, insanı koruyan haklardır. Ve insanı korumamız için neleri yapıp, neleri yapmamamız gerektiğini, insana nasıl davranmamız gerektiğini söyler insan hakları.

İnsan hakları yoksa sahip olduğumuz insani özellikleri ve olanakları koruyamaz, gerçekleştiremez ve geliştiremeyiz. Daha açıkçası, insan hakları olmadan, insan olabilmemiz, insan gibi yaşayabilmemiz olanaklı değildir.

İnsan hakları, insan olmanın, yani insanca bir yaşam sürmenin zorunlu koşullarını dile getirir.

Konuyu bir örnekle somutlaştırmaya çalışalım.
İnsan hakları, insanın, onu onurlu/değerli kılan özellik ve olanaklarını gerçekleştirebilmesinin, insan olabilmesinin zorunlu koşullarını, gerekliliklerini dile getirir demiştik. Örneğin, teorik olarak, her insanın yasal olarak seyahat etme ya da ev alma olanağı vardır; kimse bunu engelleyemez. Ancak seyahat etmek ya da ev almak için gerekli ekonomik koşullara sahip değilse bu olanağı gerçekleştiremez, dolayısıyla seyahat edemez ya da ev alamaz. Benzer bir örneği sağlık üzerinden de verebiliriz. Her insanın teorik olarak sağlıklı yaşama olanağı vardır. Bu engellenemez. Ancak insan sağlıklı yaşama koşullarına, örneğin yeterli sağlık hizmetlerine, temiz hava ve suya, yeterli yiyeceğe, sağlık için yapacağı harcamaları karşılayacak gelire sahip değilse, bu zorunlu koşullar ya da gereklilikler sağlanmadıysa sağlıklı yaşama olanağını gerçekleştiremez. İşte, insan hakları, insanca yaşayabilmek için gerekli ve zorunlu koşulları haklar olarak dile getirir, ister, talep eder; bu gereklilik ve koşulları ilkeler olarak ortaya koyar.

Kısaca, insan haklarının amacı, insanı, insan onurunu korumak, onun zarar görmemesini sağlamaktır.

İnsan hakları, aslında hümanizmin de temel ilkeleridir.

Peki, insan hakları dediğimiz haklar nelerdir, hangileridir?

İnsan haklarının neler olduğu konusunda bakılan (referans alınan) uluslararası ana belge kuşkusuz 1948 yılında kabul edilen, Türkiye’nin de imzasının bulunduğu ve 30 maddeden (etik ilkeden) oluşan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir. Özellikle 2. Dünya Savaşı sürecinde, dünyada, en başta yaklaşık 60 milyon insanın öldüğü savaşın kendisi olmak üzere, yaşanan insanlık dışı durumlar nedeniyle yayımlanan bu bildiri, insan hakları konusunda hem genel bir felsefe (yaklaşım) ortaya koyar hem de çeşitli insan haklarını sıralar.

Bu bildirgenin “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” biçiminde yazılmış 1. maddesi ile birlikte ilk 5 madde yukarıda sözü edilen güvenlik, yaşama ve dokunulmazlık haklarını ilkesel olarak dile getirir. Daha sonraki maddeler ise diğer temel haklar ile ikincil grup insan haklarını açıklar. Bildirge’deki tüm haklar insanlık ailesinin tüm üyeleri için ayrım gözetilmeksizin geçerlidir. Yani evrenseldir.

Ayrımı çok zor olmakla birlikte, insan hakları, genelde, temel (birincil) insan hakları ve diğer (ikincil grup) insan hakları olarak iki bölümde düşünülmektedir. Temel insan hakları, Bildirge çerçevesinde de aktarıldığı gibi, bedensel güvenlik hakkı/yaşama hakkı ya da dokunulmazlık hakkı, yaşamın sürdürülmesi ile ilgili haklar olarak adlandırılan haklardır. Yaşamı sürdürme hakları da genellikle temel haklar olarak kabul edilir. Diğer (ikincil) grup haklar çeşitli sosyo-ekonomik ve kültürel haklarıdır.

Temel insan hakları, insan olabilmek için, insanca yaşayabilmek için altına düşülemeyecek bir çizgidir. Temel haklar, aynı zamanda, diğer insan haklarının da kullanılmasının kendisine bağlı olduğu haklardır. Temel haklar yoksa ya da yaralıysa diğer tüm haklar tehdit altındadır. Bir başka deyişle, temel haklar olmadan diğer haklar korunamaz ve kullanılamaz; yaşama/varolma, dokunulmazlık ya da güvenlik hakkı olmadan diğer haklardan yararlanılamaz. İnsanın haklarını kullanabilmesi için öncelikle yaşaması gerekir çünkü. Bu haklar, insan olmanın, insanca yaşamanın zorunlu temel koşulları ve gereklilikleridir kısaca.

Somut olarak söylemek gerekirse, temel insan haklarımız yaşama hakkı ile bu hakkı sağlayan bedensel güvenlik/dokunulmazlık hakkıdır. Temel insan hakları, insanın öldürülemeyeceği, işkence yapılamayacağı, tecavüz edilemeyeceği, darp edilemeyeceği, teröre, katliama maruz bırakılamayacağı vb. gibi insanın yaşama hakkını ortadan kaldıracak, onun doğrudan bedensel güvenliğini, dokunulmazlığını yok eden somut eylemlere ya da davranışlara göndermede bulunur.

Kişinin ekonomik gelir, çalışma (iş), sağlık, eğitim, barınma, temiz çevre hakkı gibi hakları da çoğunlukla temel insan hakları kapsamında sayılır. Çünkü bir kişinin varlığını sürdürebilmesi, insanca yaşayabilmesi için bu haklara sahip olması zorunludur. Bu haklarda dile getirilen koşullar ve gereklilikler sağlanmadan insan gibi yaşaması ve hatta yaşaması, varlığını sürdürmesi olanaklı değildir.

İkincil grup insan hakları da özgürlük, adalet, eşitlik, dil, seyahat, düşünce, inanç, vicdan, aile, mülkiyet, seçim, örgütlenme, kültür ve ödevler gibi yaşam alanlarımızdaki haklardır. Kuşkusuz, bunların ikincil grup haklar olması daha az önemli olduğu, olmasa da olur denilebilecek haklar anlamına gelmez. Özgür olmadan, eşitlik, adalet hakkı, kültürel yaşama katılma hakkı olmadan nasıl insanca yaşarız? Ayrıca bu grupta sayılan sosyal, ekonomik ve siyasal haklar olmadan da temel haklar korunamaz.

İnsan hakları, kuşkusuz hukuksal bir kavramdır. Zaten, hukuk, haklar anlamına gelir. Dolayısıyla, insan hakları sorunu hukuk sorunu demektir. Toplumsal yaşamın haklar temelinde
sürdürülmesini sağlar hukuk. İnsan hakları da doğal olarak hukuk içindedir, onun kapsamına girer. Ancak hukuk-insan hakları ilişkisi sadece bununla sınırlı kalmaz. Toplum yaşamını düzenleyen hukukun, tüm kurallarının, yasalarının, yaklaşımlarının insan hakları felsefesine dayanması gerekir. İnsan haklarını öncelemeyen, ona yaslanmayan hukuk, insanı ve dolayısıyla insanın onurunu koruyamaz. Diğer bir deyişle, insan hakları felsefesine dayalı bir hukuk insan haklarının en önemli koruyucusu olur. Pozitif hukuk insan haklarının yasallaştırılmış hali, onları koruma mekanizmasıdır. Ancak bunun için, önce insan hakları ile ilgili ilkeler belirlenmeli, kabul edilmeli ve sonra bu ilkeler temelinde pozitif hukuk oluşturulmalıdır.

İnsan hakları ile ilgili önemli bir başka nokta da, onların, evrensel haklar olma niteliğidir. İnsan hakları Bildirge’de de belirtildiği üzere, insanlık ailesinin dünyanın her yerinde yaşayan her bir üyesi için, her bir kişi için ayrım yapılmadan söz konusu olan, söz konusu edilmesi gereken haklardır. İnsan hakları konusu bir ülkenin ya da toplumun iç işi değildir. İnsan hakları, insanın onuru nerede, hangi ülkede, kıtada, şehirde çiğneniyorsa bu, dile getirilir, eleştirilir, karşı çıkılır ve buna karşı mücadele edilir. Çünkü insan her yerde insandır. Her yerdeki insan aynı değerdedir. Bir yerde bir insanın onurunun çiğnenmesi insanlığın onurunun çiğnenmesi anlamına gelir. İnsan hakları bu nedenle evrensel haklardır. Bu nedenle, bir ülkenin insan hakları konusunda eleştirilmesi onun “iç işlerine burun sokmak, karışmak” anlamına gelmez. İnsan haklarının eleştirisi için girilemeyen coğrafik sınırlar olamaz. Bu konu bir ülke ya da bölgeyi değil, tüm insanlığı ilgilendiren bir meseledir çünkü.

Haklar ile özgürlükler ilişkisi de insan hakları bağlamında tartışılan konular arasındadır. Temel hakların olduğu ve korunduğu yerde özgürlükler olur. Haklar olmadan özgürlük olmaz. Haklar, bize özgürlük alanları yaratır, özgürlüğün yolunu açar. Örneğin, kişi, düşüncelerini açıkladığı için çeşitli açılardan zarar görmüyorsa, yani dokunulmazlık/güvenlik hakkı varsa, orada düşünce özgürlüğü de var demektir. Güvenlik, yaşama ve dokunulmazlık hakkı olmadan, bu haklar korunmadan özgürlükler olamaz. Kısaca, haklar ve özgürlükler bir bütünün iki parçası gibidir ve haklar olmadan özgürlükler olamaz.

Kuşkusuz, haklar-sorumluluklar ilişkisi de irdelenmesi gereken bir başka boyuttur. İnsan olmak için haklarımızın olması nasıl gerekliyse, bu hakları gerçekleştirmede bazı ödevlerimiz ve sorumluluklarımız da vardır. Tıpkı özgürlük kavramı için dile getirdiğimiz, “başkasının özgürlük alanına girmeme/dokunmama” ölçüsü haklar için de geçerlidir. Kısaca, bizim haklarımız başkalarının haklarını yok etmemelidir.

İnsan hakları çoğunlukla siyasal bir sorun olarak görülüp, kabul ediliyor ve dolayısıyla siyasal-ideolojik zeminde tartışılıyor. Evet, insan hakları elbette siyasal bir kavram ve konudur. Ve insan haklarını elde etmede siyasete çok iş düşer; belki de en çok o uğraşır bunula. Ama insan hakları, sadece siyasal bir konu değildir; onunla özdeşleştirilmemelidir. Bir başka deyişle, insan haklarını, sadece kimi siyasal ve ideolojik amaçlara ulaşmanın, yani siyasal mücadelenin bir aracı olarak görmek doğru değildir. İnsan hakları bunu da içeren ama bunun ötesinde anlamı ve çerçevesi olan bir kavramdır. Doğrudan insan olma ile ilgili ve yaşamın tam ortasında. Bu nedenle siyasal boyut insani, felsefi, etik ve hukuksal boyut ile birlikte düşünülmelidir. Felsefi ve hukuksal temellendirmesi yapılmadan insan haklarına ilişkin siyasal mücadele de doğru biçimde verilemez çünkü. Ne olduklarını, kaynaklarını ve önemini bilmeden ve onlara yönelik koruma isteği oluşmadan insan haklarını koruyamayız. Kabaca söylemek gerekirse, insan haklarının yaşama geçirilebilmesi önce etik ilkelerinin belirlenmesi (felsefi temellendirme), ardından bu ilkeler temelinde doğru bir hukuksal çerçevenin oluşturulması (anayasa, yasalar, yönetmelikler vb.) ve sonra da siyasal mücadelesinin verilmesi gibi bir aşamalı yöntem akla yakın görünmektedir.

İnsan haklarını koruması gereken en başta devletlerdir. Bu haklar çağdaş anayasa ve yasalarla güvence altına alınmalıdır. Ancak ne yazık ki bu konuda en sorunlu alan genelde burasıdır. İnsan haklarının elde edilmesi ve korunması konusunda uluslararası kuruluşların (insan hakları mahkemesi, uluslararası insan hakları dernekleri, kuruluşları vb.), ulusal sivil toplum kuruluşlarının (siyasi partiler, ilgili dernekler, sendikalar, vakıflar vb.) ve tabi bireylerin çabaları da çok önemlidir. Ve elbette kişilerin ilköğretimden itibaren tüm eğitim süreçlerinde insan hakları dersi alması, insan hakları eğitiminden geçmesi, bu konuda duyarlı ve sorumlu davranmalarında önemli bir bilinç temeli oluşturacaktır.

Dünyanın, insan haklarını neden hala gerçekleştiremediği, bu sorunu niye çözemediği ve milyonlarca insanın birçok ülkede neden hala bu haklardan yoksun yaşadığı sorusu çok önemlidir. Evet, doğru felsefi temellendirmeler, en iyi hukuksal çerçeve ve yasal güvenceler çok önemlidir ama sorun genellikle bunların hayata geçirilmesine, uygulanması, daha doğrusu “uygulanamaması” meselesine gelip dayanıyor. İşte bu noktada, siyaset, doğru yönetilen siyasal çabalar büyük önem taşıyor.

Yazıyı bitirmeden altını çizmemiz gereken bir ayrıntı da şudur: İnsan hakları kavramının ve çabalarının, özellikle soğuk savaş döneminde ABD ve NATO bloğunun, doğu bloğu ülkelerine karşı kullandığı bir araç olarak ortaya çıktığı, bu işlevi gördüğü gibi yaklaşım ve eleştiriler yapılmıştır. Bu eleştiriler başlangıç için belirli ölçüde doğru da olsa, Kuçuradi Hocanın dediği gibi, bugün, insan hakları düşüncesi kendi başına en değerli insan başarılarından birisidir. İnsan hakları kavramına, en azından, böyle bakmak gerekir.

Ayrıca, yazıda sıkça söylediğimiz gibi, insan hakları, insan olmanın, insanca yaşamanın, korku, yoksunluk ve yoksulluklardan uzak yaşamanın, insanın kendine özgü olanaklarını gerçekleştirebilmesinin aracıdır. İnsan hakları, insanın insan olabilmesi ile ilgili haklarıdır ve bu haklar insanı, insanın değerini ve onurunu korur. İnsan haklarının olmadığı yerde insan onurundan söz edilemez.

Televizyondaki vatandaş, “İnsanız, insanca yaşamak istiyoruz! Bu bizim hakkımız!” derken, söylediği aslında budur.

Halen yaşadığımız savaşları, milyonlarca kişinin çeşitli nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı göçleri, çözülemeyen açlık sorununu, terörü ve insanlığın çektiği eziyetleri, haksızlıkları gördükçe, ne yazık ki, insan haklarına dayalı dünya özleminin bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.

Bu nedenle, insanı ve insan olmayı savunmanın insan haklarını savunmaktan geçtiğini unutmamak gerekiyor.

 

– Son –

 
 

Kaynakça:

İnsan Haklarının Felsefi Temelleri. Haz. İoanna Kuçuradi. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu, 2009.

Tepe, H. (2018). İnsan Hakları Felsefesi. Ankara. BilgeSu.

 
 
 
 
Trevor Cole_2
 

Sayın Prof. Dr. Bülent Yılmaz bey´in bu yazısı ilk kez 21 Mayis 2022 tarihinde kendi blogunda paylaşılmıştır.

Kaynak: İnsan Hakları: “İnsanız, İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”

Blog: https://bulentyilmazblog.wordpress.com
 

İletişim:
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Bülent Yılmaz
Edebiyat Fakültesi
Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Başkanı
06532 Beytepe, Ankara
Tel: 90 312 297 82 00 – 05
E-Mail: byilmaz@hacettepe.edu.tr

 

Network´umuza vermiş olduğu değerli katkılarından dolayı saygıdeğer hocamız Sayın Prof. Dr. Bülent Yılmaz bey´e çok teşekkür ederiz. Elinize ve kaleminize sağlık!

 

Görsel / Picture thanks to © Courtesy of Trevor Cole (Ireland)